24 Eylül 2010 Cuma

SPRING, SUMMER, FALL WINTER...AND SUMMER..


Insan yasaminin hangi mevsiminde insanliga adim atar? Dogustan sabir, sukunet, akil, bilgelik gibi erdemlerle mi dogariz? Degilse katetteigimiz yillar mi yoksa acilarimiz ve yaptigimiz buyuk hatalar midir butun bu erdemleri bize kazandiran?

Iste inanilmaz zerafette goruntuler esliginde butun bu sorgulamalari size yaptiracak olan bir basyapit. Her kapi yeni bir mevsime acilir her mevsim yeni deneyimlere. Hayat degisir donusur ve bazen engel olmaya calissaniz da olacak olanlar eninde sonunda olur. Doganiza ve kisiliginize karsi gelemezsiniz, butun dunyadan izole yasayan ve hergun sabir damitan bir kesis olsaniz bile.

Baharin kapisi patlayan tomurcuklara acilir ve her tomurcuk acilirken agacin cani yanar. Canlanan hayatla birlikte dogumu, olumu,kucuk hatalar yapmayi ve ardindan gelen kucuk pismanliklari tanirsiniz...

Yaz sehvete acilan kapisidir hayatin. O kapi bir kez acilmissa ve siz ne oldugunu anlayamayacak kadar kucukseniz eger artik acilan kapidan geri donmek imkansizdir. Acilan kapiyi kapatmak bilgelik gerektirir. Ne olup bittigini anlayamadan daha siz size yasak olan butun kapilari futursuzca acar, butun yasak bahcelere sarkilar soyleyerek dalarsiniz. Kaybetmek istemedigimiz guzellikler gibidir hic bitmesi istenmeyen mevsimidir.Ve kapisini sonbahara acarken guzel yaz, isyan bayragidir sizin icinizde acilan.

Sonbahar yapraklarin dususunu izleme mevsimidir. Ve onalarin dususunu isyan etmeden aci cekmeden izlemek ancak ulu bir cinarin becerisidir. Korpe bir fidansaniz daha ve kaybettiginiz ilk yapraklarsa, kendinizi parcalayacak kadar hirslanirsiniz. Dusen herbir yaprakla sizde dusmek istersiniz. Bunun doganin kanunu oldugunu ogrenmeniz icin kaybetmeniz gereken cok yaprak uzerinizden gecmesi gereken cok sonbahar vardir daha.

Kis dingindir. Sonbaharin hirsini alir, damitir, baharin hareketiyle yazin sehvetle sonbaharin hirsla yordugu ruhunuzu dinginlestirir. Hayatin bekleme salonudur kis. Ve o muazzam durgunluguna sabir gostereni yeni baharlarla odullendirir...

Film mutlaka izlenesi arsive alinasi filmlerdendi. Ozellikle Kore kulturunun gorsel dusunsel ve sembolik ogelerinin bolca kullanilmis olmasi farkli bir derinlik katmis filme. Ozetlemek gerekirse zamanin mekanin ve dusuncelerin ve hayatin icinde her istediginiz her yone derinlelesine gidebilirsiniz izlerken. Yonetmen burada sunu anlatmak istemis, bununla sunu sembolize etmis gibi keskin ayrimlari asla yapamadiginizi farkedeceksiniz.

Filmin kunyesine bakacak olursak.
2003 Almanya -Guney Kore ortak yapimi
Yonetmen ve Senaryo:Ki- Duk Kim
Muzik:Ji Woong Park
Ve onunde egilinesi goruntu yonetmeni:Dong Hyeon Baek
Sure:1 saat 45 dk.

Iyi seyirler.

Filmin incisi:
"Sehvet sahip olma arzusunu, sahip olma arzusu da oldurme arzusunu uyandirir...

1 Eylül 2010 Çarşamba

AN EDUCATION...


Yil 1961 ve dunyanin en ic karartici sehri Londra'da orta sinif bir ailenin kizi olan zeki cekici ve akilli Jenny kolej egitimi almaktadir. Uzun, bileklerindeki etegi ve zehir gibi kafasiyla hayatin rutinligini ve anlamini sorgulamaktadir. Istedigi hayat icin kestirme bir yol bulmayi dusunurken bir aksam tuhaf bir adamla tanisir o hayata giden en kestirme yolu gosteren bir isaret gibi.

Daha fazla spoil vermeyeyim. Filmin adi guzel Trukcemize "Ask Dersi" diye cevrilmis ama orjinal ismi olan "An Education" verilmek istene mesaja daha uygun sanki.

Juliette Greco sarkilari dinleyip Latince calistigi odasinda Channel kokulu Paris manzarali bir hayatin duslerini kuran Jenny, egitimi iyi bir koca bulmak icin en kestirme yol olarak goren bir aile, despot ve hayatta kalmak icin iyi egitim almak ve kadin olmak arasinda bir secim yapmak zorunluluguna kendini inandirmis kiz okulu ogretmenleri. Butun bu ogeler filmi izlenmeye deger kiliyor. Gunumuzde de pek birseyin degismedigini dusunursek izlenesi ders alinasi bir film. Ama oyle aman aman akilda kalir bir yani oldugunu dusunmuyorum. Yine de kadin olup ayar tutturmak her devirde zormus dedirtiyor insana.

Guzel bir film ne tema ne de oyunculuk acisindan bir eksigi yok ama sanki bazi yerler gecistirilmis gibi geldi izlerken. Film guzel basliyor baslangictaki dialoglar cok guzel mekan ve muzikler de guzel cok guzel ilerliyor ama sonunda bir eksiklik var cozemedigim. Aceleye getirilmis fazla sikistirilmis sanki. Yani filmi izlerken aldiginiz keyif sona dogru aman hadi bitsin izlenimi uyandiriyor. Ama yine de ele aldigi konu bakimindan guzel film. Icinde yasanan ask hikayesi arada kayniyor zaten cunku vermek istedigi mesaji gercekten cok iyi verebilmis bir film.

Cok cok begenmesem de izlemenin vakit kaybi oldugunu dusunmuyorum.

Oyunculuklara gelince ozellikle Jenny rolundeki Carey Mulligan ve Baba rolundeki Alfred Molina icin kesinlikle uzerlerine tam oturan roller diyebilirim. Alfred Molina'yi daha once cok dah afrkli rollerde gormus olmamiza ragmen buradaki varligi hic batmamis. Filmi alip gituren 2 karakter kesinlikle baba ve Jenny olmus.


KUNYE:

Yapim: 2009 Ingiltere

Tur:Dram

Yonetmen:Lone Scherfig

Muzik:Paul Englishby

(Bkz:Bir filmde Edith Piaf'in sesini duymak)

Aklimda Kalanlar:

Babasinin artik sana bakacak birini buldun Oxford'a gitmene gerek yok demesi uzerine Jenny'nin verdigi cevap:

Butun o latince dersleri butun o makaleler.. amaci neydi o zaman. beni neden gece kluplerine adam aramaya gondermediniz. hersey daha kolay ve eglenceli olurdu.

Bir de mudireye meydan okurken soyledikleri:

Hickimse diploma sahibi olarak degerli birsey yapamiyor.. Kadinlar yapamiyor yani..

Ve kuyrugunu sikistirip okula geri dondugundeki pismanlik cumleleri:

Anladim ki istedigim hayatin kestirme bir yolu yokmus..